Gelelim Khuvsgul’e asıl gelme konumuz şamanlara…Hayatın bu kadar sakin olduğu bir yerde gelir gelmez çok hızlı bir şekilde şaman dünyasına girdik 🙂 Geldiğimiz ilk gün dolunaydı ve akşam senede bir kere yapılan “Beyaz Dolunay Ritüeli’ne” katıldık. Buranın yerel şamanlarından Munkbhayar bizi çadırına davet etti. Çadıra akşam 9’da gidiyoruz ama hava saat 11’den sonra ancak karardığından ritüel için beklememiz lazım. Çadırda burada yaşayan Moğollar var. Kase içinde verilen sütlü ve tuzlu çaylarımızı içerken bir yandan da onlarla sohbet ediyoruz. Küçük çocuklar bize bakarak kıkırdıyor; biz de onlara gülüyoruz. İngilizce bilenler sürekli “Şaman gelecek.” diyorlar. Bir süre sonra çadıra çok yaşlı bir kadın giriyor, şaman o diye düşünüyoruz. Oturuyor sonra çıkıyor tekrar. Moğolistan’da çadırlara sürekli birileri girip çıkıyor. Sürekli bir hareket var. Birileri geliyor çay içiyor gidiyor sonra başkaları hatta zaman zaman inekler kafalarını içeri sokuyorlar ama hemen kahkahalar eşliğinde dışarı çıkartılıyorlar. Bir an için karşımda oturanlara bakarken kendimi National Geographic belgeselinde gibi hissediyorum. Etraftan gelmeye başlayan davul sesleri beni bu düşüncelerden uzaklaştırıyor. Saat artık 11i geçmiş. Yaşlı şamanı bekliyoruz. Şamanın kızı olduğunu sandığımız bize çay veren güleryüzlü hanım ve eşi orada bulunan bir çantadan ritüelde kullanılacak eşyaları çıkartmaya başlıyor. Yaşlı şaman için hazırlık yapıyorlar diye düşünüyoruz. Tam karşılarında bir kurt postu var. Çantadan çıkan kostümün üzerinde de kurt kemikleri ve tüyleri var. Anlıyoruz ki şamanın ruhsal hayvanı kurt. Ama hiç beklemediğimiz bir şey oluyor ve kızı dediğimiz hanım kıyafeti giymeye başlıyor. Meğer şaman oymuş 😀 rehber de şaşırıyor. İngilizceleri çok iyi olmadığından bir kere daha bir çeviri karmaşası yaşıyoruz. Küçük taslara süt konuluyor. Asılı olan davul çözülüyor ve şaman kocasının da yardımıyla kostümünü giyip yere serdikleri başka bir kurt postunun üzerine uzanıyor.
Elinde davulu transdansa başlıyor. İnanılmaz etkileyici bir sahne. Transdansla şamanın ruhani hayvanı olan kurta dönüşerek ruhlarla bağlantıya geçmesine şahit oluyoruz. Daha sonra kocasının yardımıyla yerdeki postun üzerine oturuyor. Şaman (aslında bağlantıda olduğu ruhlar) zaman zaman süt, bazen de sigara istiyor. Çadırda yol gösterilmeye ihtiyacı olanlar soruları ile bekliyorlar. Onlar sorularını soruyor, şaman da cevaplıyor. Herkes pür dikkat onu dinliyor. Fakat yanımda biraz İngilizce bilen yerel biri sürekli “Hiçbir şey anlamıyorum” diyor; benim de haliyle kafam karışıyor. Meğer bu şaman transdayken şu an gençlerin çok bilmediği eski bir Moğolca konuşuyormuş; o yüzden kocası soru soranlara tercümanlık yapıyor.
Orada bulunan ama daha önce hiç şamana gitmemiş bir Moğol şamanın onun hakkında bildikleri ve cevapları yüzünden küçük çaplı bir şok geçiriyor 🙂 Bu şaşkınlığı uzun süre üzerinden atamıyor. Dediklerine göre Stalin zamanında Moğolistan’da 30.000 Budist rahip ve şaman öldürülüp 1000 tane de Budist tapınağı yıkılmış. Yanımdaki Moğol’un bu bölgede yaşayıp daha önce hiç şamana gitmemesi belki de bundan dolayı diye düşünüyorum.
Bizim aramızdan da yol gösterilmeye ihtiyacı olan bir arkadaşımız sorusunu soruyor. Çat pat İngilizce tercümelerle cevapları alıyoruz. Gece artık neredeyse saat 2. Yaşadığımız deneyimin etkisi ve etraftan hala gelmeye gelen davul sesleri eşliğinde uykuya dalıyoruz. 4 saat sonra uyanıp yine sene de bir kere yapılan “Büyük Ritüel”e katılacağız. Şaman dünyası çok hareketli 😀
Bu özel bir ritüel olduğundan fotoğraf çekmedik…