Yoga felsefesi insani sevgiyi “Karşılıklı Sevgi” olarak tanımlar. Yani; “Sen beni sev, ben de seni seveyim.” Ve farkında olsa da olmasa da insan buna göre ilişkiler kurar. Hoşuna giden, ona uygun olduğunu düşündüğü/hissettiği kişilerlerbirarada olur.
Ama gel gör ki kendine göre sevgi dolu olduğunu düşündüğü bu ilişkiler de bile farkına varmadan karşısındakine şiddet uyguluyor olabilir. Nasıl mı? Herkesin zihninde kayıtlı bilgiler var ve kişi eğer bu düşünce kalıplarının farkında değilse otomatik olarak bunlara göre eylemlerde bulunur.
İşte sözkonusu sevgi bile olsa, böyle bir ilişkide de kişi çoğu zaman karşısındakinin kendi kalıplarına göre davranmasını ister. Yani ona göre biri birini seviyorsa, bunun sonucunda belli bir şekilde davranması gerekir. Ve işte şiddet de tam olarak burada başlar.
Çünkü ister ki o nasıl sevilmek istiyorsa karşı taraf onu öyle sevsin. Ve aksi bir davranışla karşılaştığında da karşısındakinin sevgisine inanmaz. Eğer onun isteklerine cevap verilmiyorsa, içinde olduğu ilişkideki sevgiyi sorgular. Ve sevgiyi yaşamak yerine, insanlar kendilerini birbirlerine olan sevgilerini ispat etmeye çalışırken bulurlar.
Herkes nasıl birbirini aynı şekilde sevebilir ki? Ya da biri diğerini onu sevdiği gibi sevmiyorsa bu orada gerçekten sevgi yok demek midir? Belki sen sevdiğini günde beş kere aramaktan hoşlanıyorsun ve sana göre sevgi bunu gerektiriyor. Karşı taraf seni aynı sıklıkla aramadığında onun seni sevmediğini düşünüyorsun. Belki seni beş kere arayacak vakti yok, belki telefonda konuşmaktan hoşlanmıyor ama bir aradayken sana karşı olan davranışları sevgi dolu. O zaman bu insan sırf senin istemediğin gibi davranıyor diye nasıl seni sevmiyor oluyor ki.
İşte bu şekilde ilişkilerde farkına varmadan şiddet var oluyor. Herkes karşısındaki kendi istediği gibi davransın istiyor; ancak o zaman orada sevginin var olduğuna inanıyor. Ve sürekli karşı tarafa bunu empoze ederek ona şiddet uyguluyor. Onun kendi halinde var olmasına, kendi istediği gibi sevgisini göstermesine izin vermiyor. Halbuki sevgi içeriden, kalpten akıp gelen bir şeyken, bu sevgi birden bir duvara çarpıyor. Önce o duvarda bekliyor, karşı tarafa göre şekil değiştiriyor, ancak ondan sonra akmasına izin veriliyor. Ama bekleyenle, hiç durmadan akıp giden sevgi arasında fark yok mu? Birinde kalpten gelen o coşku varken diğerinde başka şekillere sokulmanın getirdiği bir burukluk olmaz mı?
Bu konu üzerine biraz daha bir şeyler dinlemek ve “Sevgi Pratiği” nasıl yapılır öğrenmek istersen aşağıdaki SerraTV videosunu izleyebilirsin. Kalbinden geldiği gibi sevdiğin günler dilerim 💙