Neden Hindistan?
Hindistan bütün yoga felsefesinin ve diğer bir çok felsefenin binlerce yıldır hayat bulduğu büyülü topraklar. O kadar büyük bir ülke ki her yerinde farklı bir şey bulmak mümkün. Oralarda bulunmak demek binlerce yıldır süregelen bütün bu ruhani bilgiye farkına varsan da varmasan da tanıklık etmen demek.
Bunun dışında birçok farklı kültüre, felsefeye, dine ait ritüellere, çeşitli eğitimlere katılmak ve bugüne kadar sadece okuduğun, kitaplarda olduğunu sandığın konuların günlük hayattaki varoluşunu ve nasıl uygulandığını görmek demek.
Örneğin daha önceki eğitimler için bulunduğum Hindistan’ın güneyi Hinduların, Müslümanların ve Hristiyanların inanılmaz bir uyum içinde birarada yaşadığı bir bölgeydi. Ramazan Bayramı’nın ilk günü her evden kahkahalar yükseliyordu. Müslümanlar, Hristiyan ya da Hindu olan komşularını davet ettikleri evlerinde bayramı hep birlikte kutluyorlardı.
Bu sefer gittiğimiz aşramın olduğu Bir Bölgesi, Hindistan’ın Tibetli mültecilere tahsis ettiği bir bölge. Kaldığımız aşram da bir Budist aşramıydı. Her yer Tibet bayrakları ile donatılmıştı. Yıllardır gitmek istediğim Tibet’e gitmiş kadar oldum 🙂 Aşramda katılma şansı bulduğumuz bir çok workshop düzenlendi. Bunun yanında herhalde en güzeli Dalai Lama’nın şehri Dharamşala’ya 1.5 saatlik mesafede olmamız ve öğretisine katılma şansı bulmamızdı. Hindistan‘da bir yere 1.5 saatlik mesafede olmak Türkiye’de 10 dakika mesafede olmakla eşdeğer. Dalai Lama’nın eğitimini bir sonraki yazıda daha detaylı anlatacağım. Bunlar sadece bir kaç örnek. Normal şartlarda herkesin okuduğu bilgiler ve felsefeler Hindistan’da hala canlı bir şekilde yaşadığından, her adımda bir öğretiyle karşılaşmak mümkün.
Aşramda hayat nasıl?
Aşramda hayat bizim için yoğundu. Hatta öğrenciler öyle yoğun bir pratik içindeydi ki, aşramın diğer sakinleri birçok kez yanımıza gelip ne kadar adanmış bir pratik içinde olduğumuzu, ve bizden ilham aldıklarını söylediler 🙂
Gün, her sabah 5 meditasyonu ile başlayıp akşam 9.30’da son dersle bitiyordu. Gerçekten her dakikası dolu, çok yoğun bir eğitimdi. O kadar ki, başta programda “kişisel zaman” diye geçen zamanların hepsi ya ödev zamanına ya grup çalışması zamanına ya da bir aktivite zamanına dönüştü. Bir gün Şiva Tapınağında düzenlenen Şiva Pujası’na katılıyorduk, diğer gün Hanuman Tapınağı’nı ziyaret ediyorduk, başka bir gün de Mahakala Pujası’na. Bunların çoğu da senede bir kere olan pujalar olduğundan grubun deneyimlemesi çok güzel oldu. Böyle olunca da kişisel zamanlar ders zamanı oldu 😀
Bütün bu etkinliklere taksilerle gidiyorduk ki bence bu da öğrenciler açısından eğitimin bir parçası sayılabilir. O virajlı yollarda çılgınca araba kullanan Hintli dünya tatlısı şöförlerimizin çaldığı harika Hint müzikleriyle çok keyifli yolculuklar geçirdik. Burada kesinlikle en önemli konu, yola çıkmadan önce kesinlikle bir şey yememek 😀
Neler öğrendiler?
Eğitimin adı 300 saat olsa da aslında eğitim bu sayıyı fazlasıyla geçti. Eğitimde işlenen derslerden bir kısmı:
Upanişadlar, Bhagavad Gita, Yoga Sutralar bölüm 3 ve 4, ileri seviye nefes pratikleri, pranayama, asana, anatomi, bandha, mudra ve benim verdiğim Sanskrit Dili ki kalbimdeki yeri ayrı. İlk derste bu nasıl dilmiş çok zor diye yaklaştıkları Sanskrit Dili’nde 1 ayın sonunda Yoga Sutralar’ı okuyor olmaları benim için gerçekten çok mutluluk vericiydi.
Ve bunların yanısıra bazılarından bahsettiğim aşramda ve aşram dışında katıldığımız eğitimler (Dalai Lama’nın Pratik üzerine verdiği eğitim, Tenzin Palmo’nun Mahamudra üzerine verdiği eğitimler gibi).
[nggallery id=13]