Tabii ki bütün eğitimi burada anlatmak mümkün değil. 1 aylık eğitimlerin genelde ilk haftası öğrenciler için yavaş geçer çünkü öğrenci programa ve ortama adapte olmaya çalışır. İlk haftadan sonra da bir bakmışsın sonu gelmiş ki bu grup içinde aynısı oldu. O kadar dolu dolu bir eğitimdi ki her gün sanki 3 günmüş gibiydi. 🙂
Graduation Day 🎈
Eğitimden sonra hem biraz dinlenmek hem de farklı workshoplara katılmak için yine Dharamshala’ya gittik ama bu sefer 5 gün kalmak için. 5 gün boyunca güldük, eğlendik, kitaplar, hediyelik şeyler aldık, belki bir kısmımız kendilerini tutamadıkları için yeni bir bavul almak zorunda kaldılar (Onlar kendilerini biliyor!) Çok sakin ve keyifli bir 5 gündü.
Agra – Taj Mahal
5 gün sonra Dharamshala’dan Agra’ya tabii ki yine 16 saat sürecek otobüs yolculuğumuz başladı. Daha önce de dediğim gibi Hindistan o kadar büyük ki bir yere gitmek hep çok uzun sürüyor. Gidilecek yer 5 saat filansa “İyi yakınmış.” diyor insan. 1 ay soğuktan sonra bu sefer de çok sıcağa gidiyoruz. Agra, Uttar Pradesh eyaletinde bir şehir. Şehrin adı ilk defa Hint Felsefesi’nin çok önemli kitaplarından biri olan Mahābhārata Destanı’nda “Agrevana olarak geçmiş. 
Şehir çok meşhur çünkü Mughal döneminden bir çok bina burada bulunuyor ki en meşhuru hepimizin bildiği, Unesco Dünya Mirası listesinde bulunan ve dünyanın 7 harikasından biri kabul edilen Taj Mahal. Bir kere daha saatler sonra otobüsten iniyoruz ama bu sefer hava inanılmaz sıcak. Zaten 1 hafta sonra gitsek Agra’da çöl sıcakları başlıyor. Bu başlamamış haliyse insanlar burada çöl sıcakları zamanında nasıl yaşıyor diye düşünmemek mümkün değil.
Taj Mahal o zamanki hükümdar Şah Cihan’ın eşi Mümtaz Mahal öldüğünde eşinin anısına yaptırdığı, içinde kendisinin de mezarının yer aldığı, 1631 yılında inşaa edilmiş, fildişi renginde mermer bir mozole. Anıtmezar ve bahçesi gerçekten çok güzel. Havanın çok sıcak olmasına rağmen çıktığımızda bir bakıyoruz ki 3 saat orada kalmışız.
Delhi
Agra’ya geldiğimiz otobüse bu sefer de artık son durağımız olan Delhi’ye gitmek üzere bindik. 5 saat olduğu söylenen yolculuk galiba 7-8 saat sürdü. Bütün gün sıcakta olmaktan grubun çoğu zaten Delhi’ye girdiğimizde uyuyordu. Delhi bizi yoğun bir trafikle karşıladı. Buna bir de otobüsün şöförünün kalacağımız otelin yolunu bulamaması da eklenince, yol normalden daha uzun sürdü. Ama adam da haklı. Resmen başka bir eyalette yaşıyor. Delhi’nin yollarını bilmemesi normal.
Delhi’de 2 günümüz vardı. Açıkcası herkes Delhi’yi çok kötü anlattığından (ki buna güneyde tanıştığım Delhi’de yaşayan Hintli bir kız da dahil) benim Delhi’den çok fazla bir beklentim yoktu. Ama bence gezecek, görecek çok güzel yerler var. Iskcon Tapınağı’ndaki Bhagavad Gita’nın anlatıldığı program çok güzeldi. Fakat Swaminarayan Akshardham adında bir tapınak var ki, Delhi’de tek bir yer görecekseniz o burası olmalı. İçeride fotoğraf çekmek yasak; o yüzden yazıya websitelerinden aldığım fotoğrafları ekledim. ( http://akshardham.com) 2005 yılında açılmış, pembe kumtaşından ve mermerden geleneksel Hindu mimarisine göre yapılmış bir tapınak. Etrafında başka binalar da var. Ana tapınak binasına mandir deniyor. 
Ve bir mandir de hem geleneksel hem de sembolik olarak fillerin omuzunda dururmuş. Swaminarayan Akshardham’ın tabanındaki filler durmakla kalmıyor; bize bir sürü hikaye de anlatıyorlar. Bence Swaminarayan Akshardham’ın en büyüleyici kısmı bu hikayelerin anlatıldığı fil heykelleri. Bu heykellerin amacı hem filleri onurlandırmakmış hem de huzur, güzellik ve nezaketle ilgili mesajlar vermekmiş ki gerçekten hikayeler çok etkileyici.
Ve dönüş yolu…
Yine bir gece 1,5 saat sürecek denilen havaalanı yolunu yarım saatte alan çılgın taksilere binerek alana geldik. Alandaki kucaklaşmaların ardından herkes evinin yolunu tuttu. Artık edinilen bilgileri aşram dışında normal hayatta pratik etme zamanı.
