Menu

Avidya – Cehalet

Zihnimiz kaba ve ince düşünce kalıplarına (vritti) sahiptir. Ve bu vrittiler de yorumlu veya yorumsuz niteliklerdedir. Sahip olduğumuz bu yorumlu düşünce kalıpları yüzünden, objeleri oldukları gerçek formlarında değil zihnimizin o obje ile ilgili yarattığı modifikasyonlar aracılığıyla görürüz. Bu yorumlu düşünce kalıpları, avidya yani cehaletimiz yüzünden yaratılır.

Sutra 2.5’de Patanjali cehaletin çeşitlerinden bahseder. Kişi böylelikle bu düşünce kalıplarının farkına vararak klishtaların olusmasını engelleyebilir.

Sutra 2.5:

Cehaletin (avidya) 4 çeşiti vardır:

1. Sonlu bir şeyi sonsuzmus gibi algılamak

2. Saf olmayanı saf ile karıştırmak

3. Acı getireni mutluluk getiren gibi algılamak

4. Kendi olmayanı kendi olarak algılamak

अनित्याशुचिदुःखानात्मसु नित्यशुचिसुखात्मख्यातिरविद्या॥५॥

– Antiya ashuchi duhkha anatmasu nitya shuchi sukha atman khyatih avidya

1. Cehaletin ilk çeşiti; sonlu bir şeyi sonsuz gibi algılamak

Hayatımızdaki sonlu şeyler sanki hiç sona ermeyeceklermiş gibi davranıyoruz. Şu an hayatındaki en önemli şeyleri düşün; muhtemelen hayatının merkezinde onlar var. Şimdi de 10 sene önce hayatındaki en önemli şeyleri düşün. Hala o zaman oldukları kadar önemliler mi ya da hala hayatında yer alıyorlar mı?

İstediğimiz, arzuladığımız, deneyimlediğimiz her şeyin bir başı var yani bir sonu da olacak. Ama avidya (cehalet) yüzünden bunu göremiyoruz ve bütün enerjimizi sanki hiç sona ermeyeceklermiş gibi bu objelere harcıyoruz. Şu an bize öyle geliyor olabilir ama, biz bile bir gün sona ereceğiz. Vücutlarımız bir gün sona erecek. Hepimiz bunu biliyoruz ama idrak edemiyoruz ve her şey sonsuzmuş gibi yaşamaya devam ediyoruz. Peki o zaman neden bütün bunları deneyimliyoruz? Avidyadan kurtulmak için. Objeleri gerçek doğasını görebilmek, her şeyin sonlu olduğunu algılamak için. Bu anlayış sayesinde sonlu olanların ötesine geçip, sonsuz olanın arayışı içine girebiliriz.

2. Avidyanın (cehalet) 2. çeşidi; saf olmayanı saf ile karıştırmak

Objeleri (insanlar, eşyalar vb.) gerçek, saf formlarında algıladığımızı düşünüyoruz. Ama aslında her şeyi zihnimizin yarattığı modifikasyonlar aracılığıyla görüyoruz. Sanki bütün dünyaya bir filtreden bakıyormuşuz gibi. Bu dünyada gördüğün her şeyi modifikasyonlar yüzünden görüyorsun. Eğer bir bardağa bakıyorsan, onu görmenin sebebi, onun orada olmasının sebebi zihnin. Objelerin “gerçek” formlarını meditasyonda belli aşamalara ulaştığında görebilirsin. Dünyayı tamamen gerçek haliyle görebilmen için samadhiye yani aydınlanma evresine ulaşman gerekir.

3. Avidyanın (cehalet) 3. çeşidi; acı getireni mutluluk getiren olarak algılamak

Mutluluğu objelerde arıyor; onları mutluluğumuzun kaynağı zannediyoruz. İçimizde hissettiğimiz boşluğu yeni bir iş, ev, aşk gibi şeylerle doldurmaya çalışıyoruz. Bir süre sonra bu objeler artık bizi mutlu etmemeye başlıyor; mutlu olmak için yeni objeler arıyoruz. Ve bu böyle devam ediyor; mutluluğu arayıp duruyor ama sonunda kendimizi acı içinde buluyoruz. Avidya (cehalet) yüzünden, bizi mutlu edeceğini düşündüğümüz şeylerin aslında çektiğimiz acının asıl sebebi olduğunu göremiyoruz. Avidya yüzünden mutluluğa nasıl ulaşacağımızı, o boşluğu nasıl dolduracağımızı anlamıyoruz.

4. Cehaletin 4. ve son çeşidi; kendi olmayanı kendi olarak algılamak

Avidya (cehalet) yüzünden zihnimizin yarattığı modifikasyonları kendimiz olarak algılıyor ve kendimizi onlarla tanımlıyoruz. Mesela, sen bir öğretmensin, 2 çocuğun var ve elma sevmiyorsun. Bütün bunlar hayatta yaşadığın deneyimlerin ardından zihnin tarafından yaratılmış modifikasyonlar. Şimdi artık kendini bir öğretmen, anne ve elma sevmeyen biri olarak tanımlıyorsun. Şu ana kadar zihnin tarafından yaratılmış bütün modifikasyonları birleştirip, gerçek varlığın olarak düşündüğün bu kişiliği yaratıyorsun. Avidyadan kurtulana kadar, bütün bu modifikasyonların farkına varıp onların gerçekte sen olmadıklarını algılayana kadar, bu illüzyon içinde yaşamaya devam edeceksin. Gerçeği bulmak, her şeyle “bir” olmak için, kendin diye tanımladığın şeyleri geride bırakman gerekir.

No Comments

    Leave a Reply